Tepkilerimiz Bizim Seçimimizdir

05.07.2021 | Özge Soysal
gembaakademi.com

 

Tepkilerimiz Bizim Seçimimizdir

Sıkıntılı, belirsizliklerle dolu dönemlerde kişinin liderlik özellikleri daha da önem kazanıyor.

Özellikle de karar alma sürecine yön veren bir formül olsaydı;

O (Olaylar) + T (Tepkiler ) = S ( Sonuçlar ) şeklinde olurdu muhtemelen

Size de her gün, küçük ve büyük olaylar karşısında bu formülü aklınızda tutmanızı öneririm.

İşyerindeki ya da evdeki rolünüz ne olursa olsun bu formül işe yarar ve uygun bir şekilde kullanıldığında isteklerinizi gerçekleştirmenizi kolaylaştırabilir.

Yaşamımız boyu elde ettiğimiz sonuçlar; yani başarı ya da başarısızlık, zenginlik ya da yoksulluk, sağlık ya da hastalık, insanlara yakın ya da uzak olmak, neşe ya da keder; yaşamımızdaki olaylara nasıl tepki verdiğimizin sonuçlarıdır.

Dünyanın adaletsizliğini kontrol edemeyiz. Kontrol edebileceğimiz tek şey, nasıl tepki verdiğimizdir.

Mesela eğer iyi bir lider olmak istiyorsanız olaylara, istediğiniz sonuçları yaratacak şekilde tepki vermeyi alışkanlık haline getirmelisiniz.

Olağanüstü zor durumlarda ya da görünürde kontrolünüz dışında kalan olaylarda bile bu alışkanlığınızdan vazgeçmeyin.

Yaşadığımız sonuçları beğenmediğimizde çoğunlukla yaptığımız iki temel seçim vardır:

Birincisi Olayları suçlarız. Başımıza gelen ve hoşumuza gitmeyen olaylar için ekonomiyi, havayı, parasızlığı, eğitimsizliği, ayrımcılığı, eşimizi, patronumuzu suçlayabiliriz.

Bu unsurların varlığı kuşku götürmez ama belirleyici unsurlar bunlar olsaydı hiç kimsenin katiyen başarılı olamaması gerekirdi. Hepimiz ne yapacağımızı bilmez halde ve çözümsüz kalırdık.

Her durumda, başarımıza engel olan her bir nedene karşılık başarılı olmuş yüzlerce insan bulabiliriz.

Bizi durduran dış koşullar değil, kendimizizdir!

Düşüncelerimizle kendimizi kısıtlar, davranışlarımızla kendimize engel oluruz.

Kendi kendimize zarar vermemize neden olan davranışlarımızı (örneğin aşırı alkol almak, aşırı yemek ve sigara içmek gibi) kabul edilemeyecek bir mantığa sığınarak savunuruz.

Çevremizdekilerin yararlı geri bildirimlerini duymazdan gelebilir, kendimizi eğitmeye ve yeni beceriler edinmeye yanaşmayabilir, önemsiz konular üzerinde zaman harcayabilir, boş konuşmalarla vakit öldürebilir, sağlıksız beslenebilir, yeterince egzersiz yapmaktan kaçınabilir, kazandığımızdan fazla para harcayabilir, gerçeği görmezden gelebilir, isteklerimizi dile getirmeyi başaramayabilir; sonra da yaşamımızın niçin istediğimiz gibi olmadığına şaşırabiliriz. Neden kendimizi de çevremizdeki insanları da başarıya götüremediğimizi anlayamayabiliriz.

İkinci seçim: İstediğimiz sonuçları elde edinceye kadar olaylara verdiğimiz tepkileri değiştirebiliriz.

Düşüncelerimizi, iletişimimizi, zihnimizde barındırdığımız görüntüleri, davranışlarımızı ve faaliyetlerimizi değiştirebiliriz. Zaten kontrol edebileceklerimizde bunlarla sınırlıdır.

Alışkanlıklarımız o kadar kemikleşmiş olabilir ki davranışlarımızı asla değiştiremeyeceğimizi düşünebiliriz. Eşimize, çocuklarımıza ve iş arkadaşlarımıza karşı koşullanmış tepkiler vermekten kendimizi alamayabiliriz.

Oysa düşüncelerimizin, zihnimizdeki görüntülerin, hayallerimizin ve davranışlarımızın kontrolünü elimize aldığımızda ölçülebilir derecede istediğimiz sonuçları elde ettiğimizi görmemiz mümkün.

Düşündüğümüz, söylediğimiz ve yaptığımız her şeyin amacımız, değerlerimiz ve hedeflerimizle uyum içinde olması gerekir.

Elde ettiğiniz sonuçlardan hoşnut değilseniz tepkilerinizi değiştirin!

Örneğin bazen bizi bunalıma sürükleyen, çoğu kez kontrolümüz dışında gelişen, trafik yoğunluğu ve bunun sonucu işe veya gideceğimiz herhangi bir yere geç kalma tedirginliği yaşamamız durumu ya da beklemekten sıkılma hali; bakın eğer burada belirleyici değişken trafik olsaydı herkesin öfke içinde olması gerekirdi. Oysa trafikte herkes sinirli, öfkeli ya da söyleniyor filan değil

Kimisi sürekli şikayet ederek, öfkelenerek, kızarak, suçlayarak o yolu alır ve aslında kendi frekansını düşürür.

Kimisi için de sorun yoktur. O zaten yola daha sağduyulu ya da erken çıkmıştır. Yolda sevdiği müzikleri, ilgilendiği postcastleri dinler. Hatta belki termosunda çayı kahvesi vardır içer.

İyidir yani:)

Burada insanların yaşadıkları sonuçları belirleyen, elbette ki trafiğin durumuna verdikleri bireysel tepkileridir.

Farkı yaratan olumlu ya da olumsuz düşünceler, evden hazırlıklı ya da hazırlıksız çıkmaları.

Yaşadıkları farklı deneyimler, tavırlarının ve davranışlarının sonuçları.

Burada millet olarak çoğunlukla duygularıyla düşünen insanlardan oluşmamızın da etkisi olabiliyor aslında ve bu dolaylı olarak öyle olmayanları da etkileyebiliyor.

Bazen düşünmeden sadece tepki gösteriyoruz. Sevgimizi, öfkemizi abartılı yaşayabiliyoruz. Bunun bazen son derece dramatik sonuçlarını burada örnek olarak yazmayacağım.

Zaten yeterince berbat durumlardır.

Hepimizin aynı olayı yaşaması durumunda elde edeceğimiz sonuç, duruma verdiğimiz tepkiye bağlı olacaktır. Yaşama verdiğimiz tepkilerin kontrolünü ele aldıkça elde ettiğimiz sonuçlar da her zaman umduklarımızla daha bir uyum içinde olacaktır. 

Ekonominin durumu herkes için aynıdır, ama ona nasıl tepki verdiğimiz, bu konudaki duygularımızı belirleyecektir.

Ekonomik krizleri nasıl atlattığınız da ekonominin kendisine değil, sizin krizleri aşma konusundaki seçimlerinize bağlıdır.

Olaylara istediğimiz gibi tepki verme gücüne sahibiz. İstediğimiz kadar şikayet edebilir ya da ipleri ele alabiliriz. İyi ve kötü tüm koşullara, fırsatlara ve sonuçlara nasıl tepki vereceğimize biz karar veririz.

Tepkilerimizi kontrol edemezsek, tepkilerin hayatımızı kontrol edeceği gerçeğini de hep hatırlayalım.

Geri Bildirim İstemeyi Alışkanlık Edinelim

Yaşamdaki rollerimiz daha önemli hale gelip sorumluluklarımız arttıkça geri bildirim istemekten ve aldığımız geri bildirimden yararlanmaktan bağışık olacağımızı düşünmeyelim.

Hatta bir lider olarak, doğru kararlar almanıza yardımcı olması için pek çok şekilde daha fazla geri bildirime ihtiyaç duyacağınız kesin diyebilirim.

Geri bildirimi, hedeflerinizin sizinle konuşması olarak düşünün.

Hareketleriniz hedeflerinizle uyum içinde olmadığında, aldığınız sonuçlar da hedeflerinize uygun olmayacaktır.

Aldığınız geri bildirimlerle hedefleriniz size, yanlış yolda olduğunuzu söylemektedir.

Eğer eşiniz kendisinin gereksinimleriyle ilgilenmediğiniz için size kızıyorsa bu durumu kendinizi düzeltme ve davranışınızı değiştirme yolunda bir fırsat olarak görebileceğiniz gibi öfkelendiği için eşinize kızabilir ve kendinizi hakarete uğramış da hissedebilirsiniz.

Oysa, eşinizle iyi bir ilişki içinde olma hedefiniz size doğru yolda olmadığınızı söylüyordur.

Yeniden doğru yola gelmek için iletişim kanallarını açmanız, dinlemeniz ve sağduyulu hareket etmeniz gerekir.

“Olumsuz” geri bildirim diye bir şey yoktur. Geri bildirim; süreciniz, hareket yolunuz, becerileriniz ve tavrılarınızla ilgili bir bilgiden başka bir şey değildir.

Bu hususlarda aldığınız bilgiyi kendinizi ve liderliğinizi iyileştirecek şekilde yorumlayıp yorumlamamak size kalmıştır.

Geri bildirimi kendi avantajınıza kullanmayı öğrenin. Belirli hareketlerin hangi sonuçları getirdiğine dikkat edin. Eğer hareketleriniz istediğiniz sonuçları elde etmenizi sağlıyorsa aynı şekilde devam edin. Yok eğer istediğiniz sonuçları bu hareketlerle elde edemiyorsanız değişiklikler yapın. Dinlemeyi ve geri bildirime doğru tepki vermeyi öğrenmek başarı için doğru yolda ilerlemenizi sağlayacaktır.

Sonuç olarak, geri bildirim isteyin ve insanlara, sizinle ilgili düşüncelerini söyleyebilmeleri için güvenli bir alan yaratın.

Ne tür bilgi istediğinizi açıkça belirtin. Spesifik terimlerle konuşun.

Kendinize nasıl kısıtlandığınız, nasıl daha iyi olabileceğiniz, doğru yola nasıl dönebileceğiniz konusunda sorular sorun. Duyacaklarınız sizi korkutmasın. Geri bildirimi olduğu gibi kabul etmeyi öğrenin. Olaylar konusunda sezgilerinize güvenin, başkalarının söylediklerini dinleyin ve hareketlerinizin sonuçlarına bakın. Gerçeği anladıktan sonra da iyileşme yolunda adım atmaya başlayın.

Belki de tepkilerimizi kontrol ederek bunu bir öğrenme fırsatı olarak kabul edebiliriz*

Dünyayı ve dünyadaki şeyleri sevmediğimiz, onlardan yalnızca yararlandığımız için yaşamla bağımızı yitirdik. Şefkat duygumuzu, duyarlılığımızı, güzel şeylere tepkimizi yitirdik; doğru ilişkinin ne olduğunu ancak bu duyarlılığın yeniden kazanılmasıyla anlayabiliriz.(Jiddu Krishnamurti)