Çok Çalışmanın İş Gücü Verimliliği İle Çelişkisi
07.01.2022 | Özge Soysal
gembaakademi.com
Çok Çalışmanın İş Gücü Verimliliği İle Çelişkisi
İş gücü verimliliği, ülkelerin toplumsal gelişiminin en temel göstergesidir.
İş hayatı ile özel hayat arasında iyi bir denge kurabilmek, çalışanların hem fiziksel hem de ruhsal olarak sağlıklı kalabilmeleri adına büyük önem taşıyor.
Peki uzun saatler boyunca çalışmak günün sonunda iş verimliliğini de getiriyor mu?
Oldukça önemli bir konu olan iş – özel yaşam dengesi, işverenler ve çalışanlarca ne kadar korunabiliyor?
Çok çalışmanın üretkenlikle ve dahi verimlilikle ilişkisi anlamlı ve olumlu mudur?
Şahsen ben bunun çoğu kez ters orantılı bir durum olduğunu düşünürüm hep zira önemli olan çok çalışmak değil zamanı efektif olarak kullanarak daha anlamlı iş çıkarmaktır. Dünyadaki bazı ülkelerin genel ekonomik durumu ile ortalama üretkenlik düzeyi arasındaki korelasyon da bu konuda yanılmadığımı gösteriyor.
Örneğin, çalışma saatlerinin en yüksek olduğu ülkelerden biri olan Hindistan, en düşük verimlilik düzeylerinden birine sahiptir. Almanya ise düşük çalışma saatine sahip ülkelerden biri olmasına rağmen en üretkenler arasında yer almaktadır. https://data.oecd.org/emp/hours-worked.htm
Elbette buna başka birçok parametre sebep olabilir. Eğitim farkı bu nedenlerin başında geliyor. Yanısıra sermaye mallarının yani kullanılan makine ve teçhizatın kalitesi de fark yaratır. Yani aynı nitelikte yetişmiş olan çalışan farklı kalitede sermaye girdisiyle çalışıyorsa verimi de farklı olabilir. Ücret ve sosyal hakları da unutmamak lazım. Yüksek ücret verim artışı yaratır. Çalışma koşulları da verimliliğe etki eder ki bu; ışıklandırmadan havalandırmaya, iş yerine ulaşımdan, iş yerinin temizliği konusuna kadar gider.
Ancak burada sözüne etmek istediğim daha ziyade çalışma saatleri ile iş verimliliği / üretkenliği ilişkisi ve bu verimliliği başaran üretken ülkelerin bunu nasıl başardığı konusudur.
Bir ekonominin performansının ve yaşam standardımızın göstergesi olan gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH), saatlik kişi başına GSYİH, bir ülkenin üretkenliğinin göstergesidir.
Bu değer, bir ülkede bir yıl içinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin o yıl içerisinde gerçekleşen toplam çalışma saatlerine bölünmesi ile hesaplanabilir. Ve takip eden yıllar boyunca olan artış ya da azalış, işgücü verimliliğindeki değişimi gösterir.
Verimlilik için kesin bir ölçüm olan çalışılan saat başına GSYİH, zaman ve kaynakların nasıl kullanıldığını, yönetildiğini ve üretim girdi/çıktısını anlayabilmemizi ve açıklayabilmemizi sağlar. Aslında üretilen kullanılabilecek durumdaki ürünlere ayrılan zaman ve kaynak ne kadar fazla ise GSYİH o derece düşük olacaktır. Yani çok daha fazla çalışma saatine sahip ülkeler için maalesef daha düşük GSYİH söz konusu olabiliyor.
Ülkemizde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 63.maddesinde, haftalık çalışma en çok 45 saat’dir. Özel sektör şirketlerinin büyük bir kısmı işçilerini haftada 45 saat çalıştırmaktadır. Bu kurumsallıktan nasibini almamış bazı şirketlerde 50 saate varabiliyor.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında ise haftalık çalışma süresi 40 saattir ve haftada 5 gün çalışırlar.
Şöyle ki; kişi başına milli geliri dolar bazında 2014’ten bu yana düşme eğiliminde olan Türkiye, resmi verilere göre Cumhuriyet tarihinde ilk kez 7 yıl üst üste düşüş göstermiştir.
Ülkemizde kayıt altına bile alınamayan çalışma saatlerinin fazlalığı bir yana, bir de verimlilik empoze edilerek, sürekli artan bir tempo ile çalışmak zorunda bırakılan insanların içinde bulunduğu, ülkelerin arasına maalesef Türkiye’de girmektedir.
Sıra | Ülke | 2020’de çalışılan saatler (yıllık) | Kişi başına GSYİH | Kişi başına, saat başına verimlilik |
1 | Lüksemburg | 1427 | 120.962,20 $ | 84.77 $ |
2 | İrlanda | 1.746 | 87.212,05 $ | 49.95 $ |
3 | Norveç | 1368.7 | 67.978.72 $ | 49.67 $ |
4 | İsviçre | 1495 | 70.276,55 $ | 47,01 $ |
5 | Danimarka | 1346 | 60.334,81 $ | 44,83 $ |
6 | Hollanda | 1399 | 59.469,08 $ | 42,51 $ |
7 | Almanya | 1331.7 | 55.891,20 $ | 41,97 $ |
8 | Avusturya | 1400 | 58.649,67 $ | 41,89 $ |
9 | İzlanda | 1435 | 58.512,65 $ | 40,78 $ |
10 | İsveç | 1424 | 55.027,37 $ | 38,64 $ |
11 | ABD | 1767 | 65.276,53 $ | 36.94 $ |
12 | Belçika | 1481 | 54.693,35 $ | 36.93 $ |
13 | Birleşik Krallık | 1367 | 48.438.58 $ | 35.43 $ |
14 | Fransa | 1402 | 49.377,13 $ | 35.22 $ |
15 | Finlandiya | 1531 | 51.619,83 $ | 33.72 $ |
16 | Avustralya | 1683 | 52.203,13 $ | 31.02 $ |
17 | Kanada | 1644 | 50.510,75 $ | 30.72 $ |
18 | İtalya | 1.558.7 | 44.821,01 $ | 28.76 $ |
19 | Slovenya | 15.14.6 | 41.193,84 $ | 27.20 $ |
20 | İspanya | 1577.2 | 42.185.59 $ | 26.75 $ |
Kaynaklar: https://data.oecd.org/emp/hours-worked.htm https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.PCAP.PP.CD?end=2020&start=2020 |
Kişi başına en yüksek üretkenlik düzeyine sahip olan ve birkaç yıldır ilk üç sıradan birini kimseye kaptırmayan Lüksemburg, aynı zamanda en küçük yüzölçümü olan ülkedir.
Bunu nasıl başardıkları konusuna gelince işin özünde elbette ki her zaman eğitim var.
Ancak öyle şu okuldan lisans oradan doktora programı diğer taraftan bilmem ne sertifikası gibi kağıtlardan bahsetmiyorum. Zaten öyle bakacak olursak o kadar çok diplomalımız var ki; adeta eğitim seviyesi üst düzeyde görünüyor.
Benim sözüne ettiğim; kişilerin kendi kendilerini geliştirip eğitmeleri yönünde azami çaba göstermeleri, düşüncelerini, bakış açılarını, yeteneklerini, bu aldıkları öğrenimle birleştirerek faydalı işler çıkarmaları becerisi. İş ahlakı mesela ki bu çok mühim bir konu ve ülkemizde bir o kadar da atlanılan bir durum olabiliyor çoğu zaman.
Ve aslında bunların temeli olan bencilliği bırakıp aslında bencilliğin bir aptallık olduğunun ayırdına varılması… İşte bu aydınlanma sayesinde gerçekleşecek; vizyonu gelişmiş, ufku açık insan toplulukları kültürel olarak da olumlu yenilik ve yaratıcılığı gerçekleştirerek üretim sürecinin önemli bir girdisi olarak ekonomiye katkı sağlayabilir.
Başka parametrelerin etkisi de yadsınamaz kuşkusuz ancak hiçbir parametre olumlu bir inançla gelişme ve dönüşme yönünde kolektif bilincin ötesine geçemez.
Tabloda başı çeken ülkelerin nüfusu ya da yüzölçümü az olmasına rağmen en üretken ülkeler olmaları; o ülkelerdeki iş gücü profilinin son derece verimli ve görev odaklı olması yüzündendir. Az zamanda iyi iş çıkarmak; bu ancak konsantre ve bilinçli çalışmak ile mümkün olabilir. Bir de 8 saatte dişe dokunur bir iş çıkaramamak var. Ah şu uzuuun mesai saatleri…
Ayrıca o ülkelerde insan hakları bir mesele değildir mesela… iş – özel yaşam dengesini sağlamak, yeteri kadar dinlenmek, yeteneklerin yönetilmesi gibi hassas konulara özen gösterilir. Adalet, adil olmak ise en mühimi ve gözden bi’an olsun kaçırılmaması gereken diğer bir konudur. Hatta hepsinin temelidir. Adaletsizlik ise belki de gelinen noktanın müsebbibidir. İşte kanımca en üretken ülkelerin sırrı da temelde budur.
Gelelim verimlilik listesinde çok daha aşağılarda olan çoğu Asya ülkelerine; Hindistan, Singapur, Filipinler, Malezya, Japonya… bunlar aşırı çalışma saatlerine sahipler.
Hatta Japonca’da Karōshi (過労死) diye bir kelime var ki bu “fazla çalışma ölümü” anlamına geliyor. Bu olgu Güney Kore’de de yaygınmış. Neyse ölümüne çalışıp sonu da çoğu kez intihar olan bir durum yani. Günün sonunda durum pek iç açıcı sayılmaz değil mi?
Bir de Meksika, Kosta Rika, Kolombiya ve Şili ( haftada 47,7 saatlik çalışma süresi ) gibi uzun saatler çalışmasının karşılığında en az üreten ülkeler var ki; oralarda da aşırı çalışmak ve yorgunluk söz konusu olması muhtemeldir. Sonuç tabii ki genel üretkenliğin düşmesi şeklinde.
Peki biz nasıl bu ülkeler gibi olabiliriz?
Yukarıda belirttiklerime ilaveten; elbette ki öncelikle meselenin uzuuun saatler boyu çalışmak yerine odaklanmış bir çaba ile çalışarak verim elde etmek olduğunu kavradığımız zaman…
Çözüm olarak; örneğin her çalışanın farklı bir çalışma stili ve ritmi olduğunu kabul ederek onlara esneklik sağlamak ve bu sayede yaratıcılığın önünün açılması bunu takiben inovasyon başta olmak üzere motivasyonu sağlamak bir başlangıç olabilir.
Bunu başarabilmek -her şirketin kendi dinamiği olduğunu göz önüne alırsak- şirket politikalarıyla sabit olacaktır.
Şirkette personelin, ekiplerin nasıl çalıştığını detaylı bir biçimde anlamak, takip etmek şirketleri daha üretken hale getirmenin diğer bir yolu. Bu arada Kalite Yönetim Sistemine önem vermek, düzeltici ve önleyici tedbirlerin alınması da verimlilik takibinin esasıdır.
Hep hatırlamalıyız ki; insanlara pozitif dikkat vermek kadar basit bir işin bile üretkenlik ile çok ilgisi vardır. Bunu homojen bir biçimde uygulamak, işini severek yapan, dengeli ve bütünlük halinde bir çalışan profili yaratmak hiç kuşkusuz üretkenlik ve verimlilik için mühim bir detaydır.
O zaman işin sırrı; iyi bir organizasyon ile güçlü bir organizasyon yaratabilmektir.*