Size Güvenebilir Miyiz?

09.06.2021 | Özge Soysal
gembaakademi.com

 

Size Güvenebilir Miyiz?

Öncelikle birine güvenmenin ilk koşulunun aslında kendine güvenmek olduğunu belirtmem lazım. Mesela “kimseye güvenmiyorum” diyorsanız. Belki de kendinize yeterince güveniniz yoktur. Kim bilir? Psikolojide bunu “yansıtmalı özdeşleştirme” diye bir kavramla açıklıyorlar. Kendine güvenmek, bağ oluşturmayı mümkün kılar. Bunun için başkalarına inanabilmek, güvenebilmek ve onlara bağımlı olma riskini kabul etmek gerekir. İşte tam da bu nedenle güven hiçbir zaman “nötr” değildir. Temeldir ve tehlikelidir. Temeldir çünkü güven olmadan insan ilişkilerinin –iş ilişkisinden arkadaşlık ve hatta aşk ilişkisine kadar- varlığını bile düşünmek güçtür. Güven olmadan gelecek planları ve zaman içinde şekillenecek proje planları yapılamaz. Diğer taraftan güven tehlikelidir, çünkü itimat ettiğimiz insanın beklentilerimizi karşılayamaması ya da daha kötüsü, emanetimize hıyanet etmesi riskini beraberinde getirir. Birine güvendiğimizde o kişiye inanırız. Bunu nedenini bilmeden ya da en azından tam açıklayamadan yaparız üstelik. Peki, bu kendini boşluğa “bırakmanın” tam ifadesi nedir? Güvenmekten saf olmaya tehlikeli bir şekilde kayma riski yok mudur?

Bir noktadan baktığımızda, insanların tümünün başkalarına güvenebileceği belirli ve stabil bir dünyada yaşamak için nefes aldığını görebiliriz. Böyle bir dünya var olmadığından, aynı insanların, örneğin sözleşme yapmak gibi ve buna benzer birtakım davranışları neden aşamalı olarak resmileştirme ve yasallaştırma eğiliminde olduklarını anlayabiliriz. Her türlü akitte karşılıklı güvenin önemi büyüktür. Sözleşmeyi imzalayan iki taraf arasında ya da daha genel deyişle şirket çalışanları arasında güvenin hiçbir şekilde inşa edilememiş olması, parçalanmayı da beraberinde getirir. Yani verilen sözün sistematik olarak tutulmaması zaten şirketin varlığını bile tehlikeye sokar niteliktedir.

Güven korkmadan, çekinmeden ve şüphelenmeden inanmak ve bağlanmak duygusu sayesinde oluşur.

Mesela eğer insanları ikna etmekte güçlük çekiyor ya da kariyerinizde sorunlar yaşıyorsanız bunun nedeni insanların size güvenmemeleri ya da söylediklerinize inanmamaları olabilir.

Çünkü güven iknanın temelidir. Güven açıklıktan, içtenlikten, doğallıktan kaynaklanır.

Güvenilir olmak için, bir insanın karakter bütünlüğünün ve iyi bir itibarının olması gerekir.

Kendilerini güvenli bir zeminde hissetmeyenler birbirleriyle açık iletişime geçmezler.

İnsanlar size güvenmiyorlarsa sizinle iş yapmak istemezler. Birilerinin güvenini kazanmak için bunu hak etmeniz; güvenilir biri olduğunuzu kanıtlamanız gerekir.

İnsanların güvenini kazanmanız saygı duyulan ve söylediklerine inanılan biri olmanıza bağlıdır.

Bunu belirleyecek olan da pek tabii ki hareketlerinizdir. Yaptıklarınız ve yapmadıklarınız, insanların sizinle ilgili algılarını ve görüşlerini belirler; sizinle olan etkileşimlerini şekillendirir ve size güvenip güvenmeyeceklerine karar vermelerine yardımcı olur.

İnsanlar size güvenmiyorlarsa onları ikna edemezsiniz. İkna edemeyince de sorunlara çözüm getiremez, yenilikler yapamaz ve lider olamazsınız. Giderek saygınlığınızı yitirir ve kolayca yara alır duruma gelirsiniz.

Bazen farkında bile olmadan gözden kaçırdığımız davranışlar ve belki de yanlış anlaşılmalarla insanların güvenini yitirmenize neden olan bazı durumlardan bahsetmek istiyorum. Zira bazen ne yapacağımızı evet çok iyi biliriz ama ne yapmamamız gerektiğini bilmek daha faydalı ve akılda kalıcı olabilir.

Bunların başında tabii ki yapacağımız şeyi yapmamak ya da hiç yapmayacağımız beklenen bir şeyi yapmamız geliyor.

Sözlerimizi tutmadığımız ve taahhütlerimizi yerine getirmediğimiz zaman güvenilirliğimizi yitiririz.

Onu bugün size getireceğim” diyor ve getirmiyor musunuz? “Ben sizi ararım” diyor ve aramıyor musunuz?

İnsanların çoğu bağışlayıcıdır, ama bir noktaya kadar. Bu davranışları alışkanlık haline getirdiğinizde sözlerini tutmayan biri olarak damgalanmanız işten bile değildir.

Randevularınıza gitmemek ya da sık sık değişiklik yapmak.

Sürekli olarak randevularına gitmeyen ya da randevularının zamanını sık sık değiştiren insanlara güvenmeyiz. Bir randevu verdiğinizde eğer olanak varsa mutlaka zamanında orada olun.

Evet, zaman zaman hepimiz randevularımızın zamanını değiştirmek zorunda kalırız. Ama randevularınıza sadık kalmak için çaba gösterin. Böylece arada bir değişiklik yapmak zorunda kalırsanız bu yalnızca bir istisna olarak kalacaktır.

Sürekli geç kalmak.

Bir müşterinize, kendisi ile saat 11:30’da görüşeceğinizi söylüyorsunuz.

Sonra arıyor, “Trafik çok yoğun, gecikeceğimdiyorsunuz. Eğer gecikmeyi alışkanlık haline getirirseniz güvenilirliğinizi yitirirsiniz. Önceden plan yapın ve görüşmelerinize zamanında gidin, her zaman. Böylece sadece güvenilirliğinizi korumakla kalmaz gereksiz yere stres yaşamaktan ve son dakikaya kalıp acele etmekten de kurtulursunuz!

Dağınık ve/veya düzensiz olmak.

Masanızın üzeri kağıtlarla mı dolu? Sürekli birtakım belgeler mi kaybediyorsunuz? Toplantılara darmadağınık bir şekilde mi katılıyorsunuz?

Eğer böyleyse güvenilirliğiniz tehlikede demektir. Düzenli olmak önemlidir. Düzensizseniz önemli şeyler çatlakların arasından düşer ve kaybolur. Örneğin giyiminiz özensiz ise insanlar işinizde de özensiz olduğunuzu düşünebilirler. Özenli görünmek ve masanızı, dosyalarınızı düzenli tutmak için zaman ayırın.

İş yerinde çok fazla özel görüşme mi yapıyorsunuz? Ya da kişisel sorunlarınız işinize yansıyorsa, hatta gerçekte öyle olmadığı halde öyle görünüyorsa güvenilirlik sorunu yaşamanız kesindir. Özel yaşamı işinize çok fazla yansıtmak da güvenilirliğinizi zedeleyen davranışlardandır.

Herşeyi bir arada yapmaya çalışmak, ama hepsini kötü yapmak.

Altından kalkamayacağınız kadar çok iş üstlendiğinizde verdiğiniz sözleri tutmanız güçleşir, hata yapar ve insanları zor durumda bırakabilirsiniz. Üstlendiğiniz her işte çuvallamaktansa bazı şeylere hayır demek daha iyidir. Sonuçta verdiğiniz sözlere müteakip bir beklenti oluşturursunuz. Beklentiler de tutuma şekil verir. Eğer aslında yerine getiremeyeceğimiz sözler verdiysek. Bunun bize güncel yansıması güvenilir biri olmadığımız yargısı ile baş başa kalmak olur.

Kendinizi yüceltmek için başkalarını aşağılamak. Diyelim ki bir iş arkadaşınız sizin istediğiniz terfii aldı. Kendisini kutluyorsunuz ama diğer iş arkadaşlarınızla onun aslında niteliksiz biri olduğundan, bu terfii hak etmediğinden söz ediyorsunuz. Bu şekilde başkalarını aşağıladığınız her seferinde güvenilmez biri olduğunuzu göstermiş olursunuz. İnsanlar sizin güvenilir biri olduğunuzdan kuşku duymaya başlarlar.

Hatalarınızdan ders almak yerine kendinizi küçümsemek. Eğer hata yaptığınız için sürekli kendinize kızıyorsanız. Bunu yapmaktan vazgeçin! Hatalarınızı dile getirdiğiniz ve sorumluluğunu üstlendiğiniz zaman güvenilirliğiniz artar; ama hata yaptığınız için kendinizi hor görmeniz güvenilirliğinizi zedeler. Kusursuz olmadığınızı gülerek dile getirin, hatalarınızdan ders alın ve daha iyi olmak için çaba gösterin.

Çok fazla mazeret ileri sürmek. Mazeretleriniz yerinde olsa bile fazlası güvenilirliğinizi zedeler. Belki evraklar postadadır. Ürünler yolda talihsiz bir kazaya uğramıştır. Belki de gerçekten bir başkasının kendi bölümünü zamanında bitirmemesi yüzünden siz projeyi tamamlayamamışsınızdır. Bunlar gibi geçerli mazeretleriniz olabilir. Ancak aynı kişilere hep aynı mazeretleri belirttiğiniz zaman güvenilirliğiniz azalır. Bu yüzden problemi önceden öngörmeye çalışın ve ne yapılması gerektiğini planlayın.

Esnek bir sorun çözücü olmak yerine katı bir kural uygulayıcı olmak.

İnsanlara sorunlarının çözümünde yardımcı olmak için esnek davranmak yerine kurallara ve politikalara sıkı sıkıya bağlı kaldığınız zaman güvenilirliğiniz yara alır.

Bu kurallara aykırı! “demek kolaydır. Ama “Gelin problemi ortaya koyalım ve çözüm için bir yol olup olmadığını görelim” demek daha iyidir. İnsanlar sorunlara çözüm getirmek isteyen kişilere güvenirler.

İşlerin yapılması ile ilişkilerin korunması arasındaki dengeyi bozmak. Evet, sonuçların elde edilmesi güvenilirlik açısından çok önemlidir; ama bir yandan da olumlu ilişkilerin sürdürülmesi neredeyse bir zorunluluktur. Eğer taahhütlerinizi yerine getirmek ile ilişkilere zarar vermek arasında bir tercih yapmak zorunda kalırsanız, taahhüdünüzü yerine getirmek yerine ilişkiyi korumak genellikle daha iyidir.

Siz yalnızca sesli düşünürken çevreniz tarafından “her şeyi bilen” olarak görülmek.

Eğer sesli düşünen biriyseniz çevrenizdekilere bunu belirtin. Böylece sizin sürekli olarak fikir değiştirdiğinizi düşünmezler.

Sözlerinizle çelişen bir beden dili ve ses tonu kullanmak. Beden diliniz ve ses tonunuz sözlerinizle çeliştiği zaman güvenilirliğiniz sıfıra iner. İnsanlar, beden diline ve ses tonuna sözcüklerden daha hızlı tepki verirler. Vermek istediğiniz mesajı verdiğinizden emin olun. Biri ile konuşurken kendinizi tamamen konuşmaya verin, başka şeyler düşünmeyin ve başka işlerle ilgilenmeyin.

Bunlar gözlemlediğim ve güncel yansımasını gördüğüm “güven avcısı” unsurlar…

İnsanların algılarında olumsuz bir imaj çiziyorsanız, size güven duymaları çok kolay olmayacaktır. İnsanların güvenini yitirmenize yol açan davranışlarınızı değiştirdiğinizde yaşamınızdaki sorunları daha kolay aştığınızı göreceksiniz.

Şunu hep hatırlamalıyız ki,

Sağlıklı ve anlamlı ilişkiler deneyimlemek, istenmeyen duygularımızla başa çıkmayı ve onları başkalarına yansıtmamayı öğrenmekle başlar.